Son günlerde Prof. Dr. Mustafa Sarı tarafından yayımlanan “İKİ YANLIŞ BİR DOĞRU ETMİYOR” başlıklı paylaşımda, Marmara Denizi’nde trol avcılığına izin verildiği yönünde kamuoyunu yanıltabilecek ifadeler yer almaktadır. Su ürünleri sektörünü temsil eden bir kuruluş olarak, konunun doğru anlaşılması ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Paylaşımda yer alan bazı tespitlerin mevcut mevzuat ve saha uygulamalarıyla çeliştiğini tespit ettik. Bu nedenle aşağıdaki hususları düzeltme ve açıklama gereği doğmuştur:

1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’nda açıkça “Marmara Denizi ve Boğazlarda her çeşit trol ile avcılığın yasak olduğu” hükmünde yer alan trol tipleri, aynı Kanunun tanımlar bölümünde ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Buna göre trol av araçları; dip trolü, orta su trolü ve kombine trol olarak tanımlanmaktadır. Algarna ise Marmara Denizi’nde sadece karides avcılığında, sınırlı lokasyonlarda, özel izinle kullanılan ve ölçüleri sınırlandırılmış av aracıdır. Küçük ölçekli balıkçılar tarafından kullanılan ve geçmişi Osmanlı dönemine kadar uzanan geleneksel bir av aracı niteliğindedir. Algarna'yı, büyük ebatlarda, okyanuslarda kullanılan endüstriyel kirişli trollerle aynı kapsamda değerlendirilmesi yanlıştır.

Mevzuata ilişkin yanlış değerlendirme: 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde Marmara Denizi ve boğazlarda kullanılan av araçları ve yasaklar açık hükümlere tabidir. Sosyal medya paylaşımında iddia edildiği şekilde genel bir “trol yasağının kaldırıldığı” izlenimi oluşturulmamıştır; aksine tür ve lokasyon bazlı düzenlemeler mevcuttur. Bu noktada net olmayan veya eksik yorumlanan hususlar kamuoyunu yanıltma riski taşımaktadır.

Algarna ile endüstriyel trolün eşdeğer görülmesi hatası: Algarna, ülkemizde küçük ölçekli balıkçılar tarafından belirli türlerin avcılığında kullanılan, yerel ve sınırlı uygulamalara sahip bir av aracıdır. Okyanusal ölçekli kirişli trollerle teknik boyut, işletme şekli ve etkileri bakımından aynılaştırılması doğru değildir. Algarna uygulamaları, mevzuat çerçevesinde tanımlı sınırlamalar ve özel izin mekanizmalarıyla düzenlenmektedir.

Sektöre yönelik genelleştirici ve hedef gösterici söylemlerden kaçınılmalıdır: Bilim insanlarının ve kanaat önderlerinin açıklamaları kamuoyunda güçlü etkiler yaratır. Bu nedenle, saha gerçeklerinden ve mevcut düzenlemelerden kopuk ifadeler balıkçılıkla uğraşanların itibarına zarar verebilir ve gereksiz gerilim üretebilir. Kurumlarımızın yasal yollarla hareket etme hakkını ve sivil toplumun bağımsız işleyişini tartışmaya açmak gibi çıkarımlardan kaçınılmalıdır.

 İyi niyetli iş birliği çağrısı: Sürdürülebilir balıkçılık, hukukî düzenlemeler ve saha uygulamalarının doğru anlaşılması ile mümkündür. Konunun uzmanları, akademi ve STK’lar arasında sağlıklı bilgi akışı ve yapıcı diyalog hem politika yapıcılar hem de saha aktörleri için daha doğru sonuçlar doğuracaktır.

Sonuç olarak; Sayın Sarı’nın daha önce de yapmış olduğu bu minvaldeki paylaşımları sektörümüzü itibarsızlaştırıyor hatta daha ileri giderek balıkçılarımızın hedef gösterilmesine sebebiyet veriyor. SÜRKOOP olarak, mevzuat ve saha uygulamalarına aykırı yorumlar içeren paylaşımların düzeltilmesinin kamu yararı açısından gerekli olduğunu düşünüyoruz. Prof. Dr. Mustafa Sarı’yı, iddialarını mevzuat ve saha verileriyle destekleyecek şekilde yeniden değerlendirme yapmaya ve konuyu ilgili taraflarla yapıcı bir zemin üzerinde tartışmaya davet ediyoruz. Gerektiğinde mevzuat metinleri ve saha bilgilerini paylaşmaya hazırız.

 

Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (SÜRKOOP) Yönetim Kurulu

 

Ara